(05/09/2011-photographed by me)
DEM
Gönül meskeninden,
dert mezhebine yükseldik. Susmalar biriktirdik. Niyeti anladık. Uzaklaştık.
Böyle böyle yalnızlaştık… Zamanın bir masa dolusu dostla keyifle geçirilen bir
zaman olmasını en çok biz istemiştik amma velakin istemek oldurmaya kadir
değil. Güvenmek, birini sevmek söz konusu ise, kalpten tez çıkarmak, sevdiğimizin
ellerine bırakmak istediğimiz yegane duyguydu. Öyle çok sevdik ki ekmeği bütün
verdik, paylaşmayı bilemedik. Giden bizden gitsin, deniz tükenmez dedik, kendimizden
yol aldık. Bilmeden yorduk kalbimizi. Belki sevgiyi idareli kullanmak diye bir
seçenek de vardı, çok severken göz ardı ettiğimiz... Gönülde her masayı dostlar
için kurduk, ama o masadan ya aç kalktık ya da tek başımıza yedik. Çünkü
insanlar ya suretti, ya da iyi birer hayat figüranı. Telaşlı rengarenk bir
hayatın içinden yelkenlerimizle ilerlerken, üzüldüğümüz zaman, dermanını yine
dostta aradık, bir kez daha yanıldık. Oysa başını yalnızlığın omzuna yaslayıp,
dem bu demdir demek sonunda ölüm olduğunun düşüncesinin rahatlığına sığınmak
gerekti.
Yükün çoğu bizim
omuzlarımızda kaldı, derdimizi bir tek validemiz anladı. Dostlarımız, özünde
hep sever göründüler, üzüntülerimizi göremeyecek kadar yüzeydeydiler bazen o
görünmeyen yaşlar kirpiklerimize bulaşmadılar. Susarak neler anlatmaya çalıştık
anlaşılamadan sessizce uzaklaştık. Bazı dostlarımız bizi hiç yanıltmadı ama en
çok da yanılmamak kırdı bizi, emek verirken tek hayalimiz beraberce yaşanacak samimiyete/doğruya
inanmaktı, ama gerçekler gün yüzüne çıkalı doğrular yolunu karıştırdı.
Kim geldiyse
kapıda bırakmadık, gerektiği gibi hem hayatımızda hem kalbimizde ağırladık,
serbestlikle sevdik, ciddiyetle saygı duyduk ve muhakkak önemsedik,anlamaya
çalıştık. Kimileri daha kıymetliydi onlara kendimizi de anlattık, ve en yakın
gördüklerimizin de göğsüne yatıp ağladık.
Yaşadıklarımızı yazılarımızda
demledik. Hayal kırıklığının tadı acıydı. Bu sebepten vefat edenler oldu hisler
hanesinden. Vefa ile vefat sözcüklerinin arasında bir harf olması tesadüf
değildi. Yine de gidenin arkasından ‘canın sağolsun’ denildi. Hafif bir
tebessüm güçlü bir duayla yola devam edildi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder