6 Haziran 2012 Çarşamba

AŞKLA KARIŞIK ÇOCUKÇA

                                                                                                    (Photographep by me :)
   
   İnsanlar hep anlaşılmayı bekliyorlar, anlamayı denemeden hem de. Birileri hep onların yanında olsun onları desteklesin, sevsin, sarsın , saklasın. Fedarkarlık zor zanaat. Olduğu gibi tanıyacaksın seveceksin, karşındaki insanı hayalleriyle kabul edeceksin , eğer onun hayalleriyle aynı kefeye sığamadığını hissediyorsan, yeni bir kefeye geçip hadi tercih et demenin anlamı yok. Usulca toplayacaksın eşyalarını hissettirmeden yol alacaksın. O kendi hayat çizgisinde ilerlerken emin ol yokluğunu farkettiğinde sadece senden anlayış bekleyecek ya da yanına çağıracaktır. Yolundan çıkıp da yanına gelecek kadar sevenini hiç görmedim bu hayatta. Cümleler yanıltmak için insanı; sağlamasını yapamıyorsan eğer davranışlarınla hiç doldurmayacaksın o sözlerle ağzını boşuna. Rüzgar gibi esen duygularla dağıtmayacaksın kimsenin aklını. Sen elinden geleni yapmana rağmen her geçen gün yaptığı hatalarla kalbini kırgınlıklara mesken tutan insanlar- istedikleri kadar sana inanıp sevdiklerini söylesinler/sen istediğin kadar onları sev- seni bir kere yalnız bıraktıktan sonra bir daha elini uzatıp da inanarak yardım isteyebileceklerinden olacaklar mı? Sureti aynı, aslı değişmiş , senden geçmiş uzaklaşmış gitmiş.. Geçmişe yakın gelen hislerle şimdinin uzağını tanımlayamamak kalbine; ışığın bile kaybolduğu o karadelikte, karanlığın üstünlüğünü kabul etmek gibi. Sen çocuk gibi aşkla karışık sevmeye devam ettikçe her güzel dediğini gönlüne sığdıramadıkça bunlar olağan , iyisi mi sen içindeki çocuğu büyüt diyesim var ama ne mümkün onu da yapabilmek. En iyisi rüzgarlı bir balkonda , kitabını açıp okuyabilmek... Gel yalnızlığım, insanlarla haşır neşir olmak bize göre değilmiş, bir kez daha anladık. - Ben sana demiştim çok acımasız insanlar... ;)